TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT…

Son zamanlarda çok popüler, “baştan yaratan” programlar. Mutsuz kadınları mutlu etme servisi veriyor artık televizyon programları. Saç makyaj, spor, yeni kıyafetler, hatta psikolog hizmeti, ve hatta estetik amelyatlara kadar varabiliyor bu hizmet. Sınır yok anlayacağınız.

Peki insanlar bu kadar özel olan yaşamlarını, kişisel özelliklerini, ekran önünde nasıl paylaşıyorlar? Herkes kendinden bu kadar mutsuz mu ki, değişim lafını duyar duymaz hemen hazır ola geçiyorlar. Bir başka açık uçlu soru ise, insanın saçı, kıyafeti değişince hayatındaki olumsuzluklar, bu olumsuzluklarla nasıl baş edebildiği, hayata nasıl ver nerden baktığı, insan ilişkileri vs.. de değişecek mi?

Bir uzman psikolog olarak bu konu hakkında düşündüğüm zaman, aslında içsel bir yardıma ihtiyaç duyan bu insanlara yüzeysel bir cila çekiyorlamış gibi geliyor bana. Bir başka sakınca ise, fiziksel görünüşe, kadının sürekli ve mecburen hep ve daima güzel olması gerektiğine olan inancı pekiştirmesi aslında. Yani aldatılmış, terkedilmiş, kocası tarafından eleştirilmiş bir kadınmısın, o zaman başvur hemen tanrım beni baştan yarat programına, ekran önünde acıklı hayat hikayeni anlatman karşılığında seni “güzelleştirelim” hatta “düzeltelim”.

Bu programlarda en sakıncalı gördüğüm bir diğer konuda canlı canlı psikolojik destek! Bir insanın hayatındaki acıları tv önünde herkesin duyabileceği görebileceği şekilde konuşan tartışan hatta tavsiyeler verek psikologlar var bu tür programlarda. İnsanların rengini belirliyorlar, acılarını uzaya fırlatıyorlar, net açık tavsiyelerde bulunuyorlar. Onlarda mutlaka güzel, bakımlı hanımlar oluyor genelde. “örnek” teşkil etsin mahiyetinde heralde… Mesleği bilenler için oldukça vahim ve etik dışı olan bu danışmanlık hizmetinde çocukları ile ilgilenemeyen bir anne için “çocuğunuzun enerjisi yüksekse eve bir trombolin alın zıplasın” gibi tavsiyelerde de bulunabiliyor kıymetli psikologlar.

Peki bu değişimler, programlar, uzun süreli bir iyilik hali yaratır mı? Cevap malesef hayır! Evet insan özellikle de güzellik algısına daha düşkün olan kadın cinsi, kendine bakmayı, kendisi ile ilgili değişiklikler yapmayı sever, ister ve bu ara ara insanı yeniler. Ancak hayatında derin yaraları olan, büyük tavmalar atlatmış insanların içindeki derin yaralar içsel dokunuşlarla iyileştirilmeden, yüzeysel cilalarla farklı bir renk saçla, bir modacı tarafından dikilmiş yeni bir kıyafetle, yada acıları herkesin önünde uzaya fırlatan bir danışmanla geçmesi sanırım pek mümkün değil. Umarım ekran önünde bu programları izleyen izleyicilerde, insanlı gittikçe yüzeyselleştiren, tamamen dış görünüş, giyim tarzı, güzellik gibi kavramlara yönelten, düşünmekten analiz kabiliyetinden uzaklaştıran bu tür programlara kendi eleştirel gözlüklerini takarak bakabilirler.